Türk Medeni Kanunu 175. madde:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Nafaka talep edilen eşin kusursuz da olsa nafaka ödemekle yükümlü kılınması, yoksulluk nafakasının tazminat ya da cezadan farklı bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Bu nedenle, nafaka borçlusunun kendi kusuru bulunmaksızın yoksulluğa düşmesi halinde, hâkim Yasa metninde açıkça belirtilmese dahi Türk Medenî Kanunu’nun 1. maddesine göre yoksulluk nafakasının koşulları ve kabul ediliş amacını göz önünde bulundurarak, nafakanın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tamamen kaldırılmasına da karar verebilecektir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Buna göre, sosyal hukuk devleti, kişi ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti sağlayan, çalışma hayatının gelişmesi için önlemler alarak çalışanları koruyan, millî gelirin adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayan devlettir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için belirli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. bu şartları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Öncelikle boşanma sonrasında yoksulluğa düşeceğini iddia eden eş, hakkında açılan ya da açacağı davada nafaka talep etmelidir. tedbir nafakasından farklı olarak, bu nafakaya hakim re’sen (kendiliğinden) karar veremez.
- Yoksulluk nafakası talep eden eşin, boşanmada eşit, daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekmektedir. Talepte bulunan eşin daha fazla kusurlu olması halinde nafaka talep eden eşin lehine nafakaya hükmedilmesi mümkün değildir.
- Nafaka talep eden eşin boşanma sonucunda yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Boşanma ile birlikte nafaka talep eden eşin yoksulluğa düşüp düşmeyeceği; kişinin gelir durumu, mal varlığı, çalışma gücü gibi kıstaslar değerlendirilerek tespit edilir. Nafakaya hükmedilebilmesi için düşülecek yoksulluğun ağır olması şart değildir. Nafaka talep eden eşin, hayat standartlarında büyük bir değişim olmasını engelleyecek ve ortalama bir hayat sürmesine yetecek mali güce sahip olmadığının tespit edilmesi yeterlidir. Yani nafaka talebinde bulunan eşin sigortalı bir işte çalışıyor olması ya da düzenli bir gelirinin olması gibi gerekçeler tek başına nafakaya hükmedilmemesi için yeterli değildir. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da çalışan eşin de nafaka talep etmesinin mümkün olduğu yönündedir.
Çalışan eşin nafaka alabilmesi, eşin gelirinin eşi yoksulluktan kurtarmaya yetip yetmeyeceğine bağlıdır.
Daha fazla bilgi için ofisimizle iletişime geçebilirsiniz.